Mersin için iyi haber duymak çok nadirdir.
Olumsuz haberlerde ise hep başı çeker bu kent.
Havamızdan mı, suyumuzdan mı yoksa insanımızdan mı başımıza gelir bu işler bilinmez.
Şahsi düşüncem havamızın da, suyumuzun da bu olumsuzluklarda bir rolünün olmadığı yönündedir.
Geriye kalan son seçenek ise ayrı bir yazı konusudur.
Günü geldiğinde onu da oturur konuşur, tartışırız.
Bugüne gelirsek;
Son kötü haber gazetemiz Haberci’nin dünkü manşetiydi.
“Şeftali diyarına krom ocağı tehdidi” başlığıyla duyurduk başımıza gelecek felaketin haberini.
Bir şirket başvurmuş daha önce.
383 Hektar arazinin kullanım hakkını almış.
“Krom cevheri çıkartacağım demiş, ilgili kurumların kapısını çalıp ÇED (çevresel etki değerlendirmesi) gerekli değildir raporu istemiş.
Çevre şehircilik olumsuz görüş bildirmiş.
DSİ olmaz demiş.
Toroslar Belediyesi “hayır” yazmış.
İl Afet ve Acil Durum Kurumu “karşıyız” cevabı vermiş.
Sonra;
383 Hektarlık arazide kurulacak tesisin yeri kendi içerisinde haritada kaydırılmış yeniden ÇED başvurusunda bulunulmuş.
ÇED gereklidir görüşü değişmiş birden bire.
ÇED gerekli değildir olmuş.
Yani;
Minareye uydurulamayan kılıfa, minare uydurulmuş.
Demem o ki,
Eyyy Mersin.
Eyyy Mersinli.
Bir Krom Ocağı eksiğimiz vardı.
Onu da tamamlıyor rant düzeni.
Hem de burnumuzun dibinde.
Mersin’e 29 kilometre uzaklıkta.
Gözbebeğimiz Gözne yaylasına bir taş atımı mesafede.
Evcili, Değirmendere, Kızılkaya köylerinin ortasına.
Bazı konutlara üç-beşyüz metre mesafede.
Bölgenin tarımsal üretim alanlarının tam kalbine.
Yeraltı ve yer üstü su kaynaklarının merkezine.
Değirmendere göletinin yanı başına.
Cehennem Deresi Milli Parkı’nın göbeğine.
1/100000’lik Çevre Düzeni Planında tarım ve orman alanı olarak tanımlanan cennet doğanın yüreğine.
Onbinlerce insanın yaşam alanını yok etmecesine.
Havasını kirletmecesine.
Suyunu zehirlemecesine.
Toprağını kurutmacasına.
Bölgenin tüm yaşam dengesini geri dönülemeyecek biçimde tahrip edip, yok etmecesine.
Benim yazarken yüreğim daralıyor.
Üstelik açılmasına izin verilen krom ocağının faaliyete geçmesinin ardından yaratacağı olumsuzluklar bunlarla da sınırlı değil.
Tüm şehir bu olumsuzluklardan payını alacak.
Onları da yazacağım ilerde.
Amma;
Önce bir görelim istiyorum.
Kimin sesi çıkacak bu şehirde.
Kim, kimler ayağa kalkacak.
Kimler kör, sağır, dilsiz kesilecek.
Her zaman olduğu gibi yine sessiz, sessiz sineye çekmemiz için kimler, hangi kurumlar, belediyeler, STK’lar aparat olacak.
Görelim!...
**
Sevdiğim Laflar:
“SON PİŞMANLIK FAYDA VERMEZ!..”
ARŞİV YAZILAR