İnsanı insan yapan şey merakıydı. Merakı onu yola çıkardı, ateşi buldu, toprağı sürdü, denizleri geçti. Merak ettiği için dağları tırmandı, karanlığa fener yaktı, yıldızlara gemiler gönderdi. İnsan insan oldu çünkü susmadı, sordu.
Ama şimdi artık kimse göğe bakmıyor. Yıldızlar hala orada ama biz başımızı kaldırmaya üşeniyoruz. Cevaplar önümüze hazır geliyor, paketlenmiş hızlı tüketilen bilgiler halinde. Bilmek bir çaba değil, parmak kaydırma hareketi. Ve bilmek kolaylaştıkça merak ölüyor.
Merak öldüğünde insanın iç sesi de öldü.
Bir zamanlar yalnızlık kendinle yapılan uzun bir yolculuktu. Şimdi yalnızlık şarjı bitmiş bir telefona bakmak demek. İçimizde bir ses vardı bize sen kimsin diye soran biz onu unuttuk, daha kötüsü onun varlığını bile hatırlamaz olduk.
Bugün aldığımız kararlar bizim değil. Reklamların, akışların, başkalarının beklentilerinin kopyaları… Ben istiyorum dediğimiz şeyler bile başkalarının zihnimize yerleştirdiği arzular. Özgürlük diye gezinen insan fark etmeden kendi iplerini başkasına teslim ediyor.
Etrafımız gürültüyle dolu ama garip bir şekilde korkunç bir sessizlik var. Herkes konuşuyor ama kimse anlamıyor. Kelimeler havada uçuşuyor ama anlam yere düşmüyor. Ses yükseldikçe insanın içi daha da susuyor.
Ve duygular onlar da gömülüyor.
Öfke gösterilmez çünkü ayıp.
Üzüntü saklanır çünkü zayıflık.
Sevincin bile dozu ayarlanır çünkü fazla görünmesinden korkulur. Böylece insan kendi kalbinin en saf yankılarını bastırır. Dışarıya sadece maskeler bırakır.
Sonuç; yaşayan cesetler…
Yürüyen ama düşünemeyen…
Konuşan ama anlatamayan…
Gülen ama hissetmeyen…
İnsanın gerçek ölümü işte burada başladı: Kalabalıklar içinde tek başına, gürültü içinde sessiz, hayatın içinde ruhsuz.
Çözüm mü? Ne büyük icatlarda ne teknolojide çözüm tek bir yerde; merak etmekte. Unutma insanlığı ateş değil, merak kurtardı. Tekerlek değil, iç sesi taşıdı ileriye. Elektrik değil, susup düşünmek aydınlattı. Eğer merakı tamamen kaybeder sessizliğimizle yüzleşmekten vazgeçersek bizim sonumuz savaşla, açlıkla ya da felaketle gelmeyecek. Biz içimizdeki sesi kaybettiğimiz gün zaten ölmüş olacağız.