Yüksel Ekici

Yüksel Ekici

DİYOJEN!..


1.05.2025

    Diyojen’i duymayanınız hemen hemen yoktur.   

    Hani;

    Gündüz vakti elinde lamba ile Atina sokaklarında dolaşan, “ne arıyorsun?” diye sorduklarında “Adam arıyorum!..” cevabını veren aslen Sinoplu antik çağın en önemli felsefecilerinden birisi.

    Hakkındaki söylentiler çoktur.

    Bir fıçı içinde yaşayan, tek mal varlığı su içtiği çanak olan Diyojen, bir gün çeşmeden avucuyla su içen bir çocuk görünce çanağından vazgeçerek onu da atmıştır.

    Büyük İskender bile vardır ona atfedilen anekdotlar içinde.

    En sevdiğim anekdotu bilmiyor olabilecekler için aktarayım;

    Diyojen bir gün, yaşadığı fıçısından çıkmış Sinop’un daracık sokaklarında yürüyordu.

    Şehrin en zengin, en iri, en kibirli, en küstah adamıyla karşılaşır.

    İkisinden biri sırtını duvara yaslamazsa geçebilmek imkânsızdır.

    Şehrin en zengin, en iri, en kibirli, en küstah adamı, Diyojen’i aşağılayan bir ses tonu ve yüz ifadesiyle:

    “Ben bir serseriye yol vermem” der.

    Diyojen gülümseyerek sırtını duvara yaslar ve alaycı bir bakışla karşılık verir:

    “Ben veririm…”

    **

    Kıssadan hisse olsun diye yazdım bu anekdotu.

    Tam bizliktir.

    Hallerimizi anlatır.

    Ders almak isteyenler için verilebilecek en güzel örnektir.

    Her bünyeye uygun sonuçlar verir.

    Durup dururken birden bire nerden çıktı bu Diyojen sevdası derseniz hemen  izah edeyim;

    Binlerce köşe yazarının yine binlerce yazısı ile anlatamadığını iki cümlede ne güzel anlatır.

    Bakın çevrenize;

    O kaba, sakil, kibirli, küstah ve zengin tiplerle dolu bir dönem yaşıyoruz.

    Şişkin cüzdanlara sahip çoğu.

    Cüzdanları şiştikçe egoları da şişiyor.

    Egoları şiştikçe kapıya bağladıkları beslemeler artıyor.

    Sığmıyorlar koca memlekete.

    Arsız.

    Hırsız.

    Uğursuz.

    Küstahlar.

    Adımızı attığınız her ortamda karşınıza çıkıyorlar.

    Kapımızın önünde.

    Kaldırımda.

    Yolda.

    Sokakta.

    Trafikte.

    Lokantada.

    Kafede.

    Parkta.

    Otobüste.

    Belki bir pastanede.

    Hatta hastanede.

    Demem o ki;

    Havamıza, suyumuza ortaklar.

    Özel yaşamımıza göz dikiyor.

    Yol vermiyor.

    Yol istiyor.

    Diyojenlik bekliyorlar.

    Soru şu;

    Çoktan olduk mu yoksa?.

    **

    Sevdiğim Laflar:

    “ELİNDEKİYLE YETİNMEYEN, ELDE EDECEĞİYLE DE YETİNEMEZ.”

   

ARŞİV YAZILAR