Birkaç gündür sosyal medyada şehrimizdeki sokak hayvanları ile ilgili karşı tezlerin çatışmasına şahit oluyorum.
Şimdilik zararsız.
Aslında çatışma bile değil.
Ama her an çatışmaya, ardından da kapışmaya dönüşebilir.
Ahalimizin tez canlılığını bildiğim için bunları söylüyorum.
Aman dikkat!..
Hayvan sevmeyen ciddi bir nüfusumuz var.
Birilerinin başına bir şey gelsin de; şu hayvanların kökünü kurutalım diyen bir kitle.
Sayıları hiç de az değil.
Ancak o kitleyi hayvan düşmanı olarak nitelemeyi de, yaftalamayı da doğru bulmam.
En fazla çoluk çocuğun başına bir şey gelmesin diye endişelenen ebeveyn veya olaya sağlık açısından bakan birkaç pimpirikli vatandaş derim.
Olay çok daha farklıdır.
Suçlu aranıyorsa eğer;
Ne o hayvanlardır.
Ne de endişeli vatandaştır.
Suçlu belediyedir.
Belediyelerdir.
Gelinen noktanın sorumluluğu yerel yönetimlerin görevlerini yapmayışlarından kaynaklıdır.
Çıplak gerçek budur.
Hayvan dostu görünürler.
“Barınak yaptık” derler.
Kedileri, köpekleri tel kafeslerin ardına atmayı çözüm zannederler.
“Her canın belediyesiyiz, başkanıyız” diye süslü cümleler kurarlar.
Charli Chaplin rolü keser, “Patili kent yaşayanları” derler o hayvanlar için gözyaşı döker pozları verirler.
Köpekli resim verenleri bile vardır.
Sonra o barınaklarında o canlıların açlıktan, hastalıktan, bakımsızlıktan ölmelerini, acı çekmelerini seyrederler.
Kıllarını kıpırdatmazlar.
Gerçekleri söyleyenlere iftiracı derler.
Sıkışınca topu iktidara atarlar.
Utanmayanlar işi paraya bile bağlar, bakılan hayvan başına para bekler.
Parasız iş yapmayı sevmezler nedense!.
Oysa yapacakları basittir.
Sokak hayvanlarının nüfusunu yani moda deyimle popülasyonunu kontrol edebilecek sistemi kurmaktır.
Hayvanların nüfus yoğunluğunu ve dağılımını sağlayabilirseniz sorunlar neredeyse çözülür.
Düzenli.
Disiplinli.
Ekipmanlı.
İşini seven.
Eğitimli.
Ne yaptığını bilen.
Ekipler kurarsınız, bu işi kökten çözersiniz.
Hayvanseverleri de bu işe ortak edersiniz.
Mali destek bile alırsınız.
Kısırlaştırmayı, beslenme ve barınma sorunlarını öncelersiniz.
İki yıl içerisinde, bilemediniz en fazla üç yıl içerisinde Mersin’in adını gerçek anlamda “hayvan dostu” bir şehir olarak dünyaya duyurursunuz.
Örnek olursunuz.
Bu kadar basittir.
Bu kadar kolaydır.
Buraya bir es koyayım;
“Niyet” varsa eğer.
Yoksa!..
Yapacak bir şey yok.
Ölsün o hayvanlar.
Zaten gereksizler.
Siz;
Kilosunu bilmem kaç yüz liraya yediğimiz cevizin üreticisine “Ceviz soyma-kırma makinası” dağıtmaya devam edin.
Şehir yaşayanları olarak sineklere yem ettiğiniz bizleri de unutmayın;
Yok mu elinizde şöyle iyisinden, kelepir.
Köpek öldüren.
Kedi süründüren bir makinanız.
Biz de isteriz!.
**
Sevdiğim laflar.
“ALÇAK EŞEK BİNMEYE, ÖKSÜZ ÇOCUK DÖVMEYE KOLAY!..”
ARŞİV YAZILAR