Göksu Eroğlu

Göksu Eroğlu

UNUTUŞUN MERHAMETSİZLİĞİ


5.09.2025

İnsanın en büyük yanılgısı, geride bir şey bırakabileceğine inanmasıdır. Sözler, eserler, hatıralar… Hepsi yalan. Hepsi, insanın unutulmamak için kendi kendine attığı sahte bir teselli tokadıdır. Çünkü hakikat acımasızdır. Her insan unutulmaya mahkumdur.

 

Zaman, hiçbir isme merhamet etmez. Kralların, şairlerin, devrimcilerin, aşıkların isimleri… Hepsi, birer birer silinir. Bir an hatırlanırsın, sonra yerini başkaları alır. Senin varlığın, bir başka hayatın gölgesinde toza dönüşür. Düşünsene, senin için evrenin merkezi olan benliğin, başkasının gözünde bir anlık bakış bile etmez.

 

Unutulmak, ölümün bile ötesindedir. Ölüm sadece bedeni alır. Unutulmak, varlığını tamamen yok eder. Çünkü seni yaşatan şey, nefesin değil hatırlanmandır. Adın anılmadığında, yüzün bir zihinde canlanmadığında, hikayen aktarılmadığında artık hiç yaşamamışsın demektir.

 

İnsanlar anı diye bir şey icat etti. Fotoğraflar, yazılar, heykeller, mezar taşları… Hepsi, unutulmaya karşı verilen umutsuz bir savaştan ibaret. Ama ne yaparsan yap, gün gelir o taş da aşınır, o fotoğrafta solar, o kitap da okunmaz hale gelir. Ve sen, tarihin en derin çukuruna, yani hiçliğe gömülürsün.

 

Asıl trajedi şudur. İnsan bütün ömrünü unutulamamak için tüketir. Adını duyurmak, bir iz bırakmak, ardında bir yankı bırakmak ister. Dünyaya getirdiğimiz çocuklar bile unutulmamak adına yaptığımız çabadır. Fakat unutan da insandır, hatırlayan da insandır. Yani senin en büyük korkunun anahtarı, zaten unutacak olana teslim edilmiştir. Bir gün senin için ağlayan gözler, başka birinin gülüşüne bakarken seni siler.

 

Evrenin umurunda değilsin. Gökyüzü senin doğumunu da bilmez, ölümünü de. Toprak seni yutar, iz bırakmadan sindirir. Yüzyıllar sonra senin varlığını bilen tek bir nefes bile kalmaz. İşte o an, gerçek ölüm gerçekleşir. İnsan unutulduğu gün ölür.

 

Ve en acımasız gerçek şudur. Bunu asla engelleyemezsin. Herkes unutulur. Sen dahil.

ARŞİV YAZILAR