Canım ülkemde son aylarda sosyal, ekonomik ve toplumsal hayatta yaşadıklarımız, zaten yıllardır gülmeyen yüzümüzü iyice kararttı.
Her gün canımızı yakan yeni bir olayla uyanıyoruz.
Özellikle son birkaç haftada yaşadıklarımız, tanık olduklarımız, görmeye-anlamaya dayanamadığımız olaylar peş peşe geldi.
Sonu yok mu bu gidişatın?
“DUR, YETER ARTIK” diye avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum.
Tepelere, dağlara çıkıp çığlık atmak istiyorum..
Hangi birini tutsak elimizde kalan, boğazımızı düğüm düğüm yapan, isyan noktasına getiren olaylar silsilesinin içinde boğuluyoruz artık!..
***
Kaygılandıran ve bıkkınlık veren üzüntü verici durumlarla boğuşuyoruz.
İşte hal-i pür melalimizden birkaç örnek:
Önce dün tepeden tırnağa buz kestiğimiz, derinden yaralandığımız olayla başlayalım.
Kuzey Irak’ta 3 yıl önce şehit olan bir askerimizin cesedini aramak üzere mağaraya giren 19 askerimiz metan gazından zehirlendi.
Bu yazı yazılırken 8’i metan gazından zehirlenip şehit olmuştu ne yazık ki.
Yüreklerimiz dağlandı elbette ama ateş en çok düştüğü yeri yaktı yine.
Analar, babalar, eşler, çocuklar, kardeşler; yitip giden gencecik evlatlarının ardından feryat figan.
Üzüntümüz çok büyük, çok derin..
Nasıl gülsün yüzümüz?..
***
Yine dünden devam edelim.
Antalya’da özel bir hayvan parkında demir parmaklıklar ardından sergilenen bir aslan; yaşadığı esarete daha fazla dayanamamış olmalı ki, fırsatını bulduğu anda kaçmış.
Doğal yaşamından koparılıp, sırf insanların zevkini tatmin etsin diye parmaklıklar ardına hapsedilen bu aslanın adı Zeus!..
Zeus da tıpkı biz insanlar gibi korku ve panik içinde.
Kurtulmak istediği kafesin dışında onu bekleyen en büyük tehlikeden habersiz, doğası gereği vahşi, tehdit olarak algıladığı bir insanı saldırıp yaralamış.
Çiftçimize geçmiş olsun, bir an önce sağlığına kavuşmasını dilerim.
Ama bundan sonra yaşananlar çok vahim, çok vahşi.
Elbette bu korkmuş ve panik halindeki hayvanı hem insanlara hem de kendisine daha fazla zarar vermemesi için yakalamak gerek.
Peki biz insanlar ne yaptık?
Zeus’u iğneyle uyutmak yerine vurup öldürdük!..
Kurtarmak yerine yok edip kurtulduk!..
Yetmedi, bir de başına geçip elimizde silahlarla poz verdik!..
Hangimiz daha vahşiyiz; Zeus mu biz insanlar mı?
E söyleyin bana nasıl gülsün yüzümüz?..
***
Canımızı yakan, yüreğimizi dağlayan bir başka konu başlığı; yanan, küle dönen ormanlarımız!..
Güzel ülkemin dört bir yanından yükseldi feryatlar!
Biri bitmeden diğeri başladı.
Aynı anda bin 500’ün üzerinde irili ufaklı yangında akciğerlerimiz söndü.
Gece gündüz uyumadan mücadele eden kahraman ateş savucuları, ormanlarımızı korumak adına can verdi.
Bu can kayıplarına kadar ilgili ve yetkililer hep can kaybı olmadığını açıkladı!
Oysa binlerce ama binlerce can, o ana kadar ateş toplarının arasında can vermişti!
Can sadece insana mı özgüdür?
Biraz absürt bir soruyla devam edeyim; bizimki can da yitip giden binlerce hayvanınki küle dönen milyonlarca ağacın, bitkininki patlıcan mı?
Ne demiş Yaşar Kemal?!..
“Hiç orman yangını gören var mı? Yanarken ağaçlar da insanlar gibi çığlık çığlığa ağlarlar.”
Deyiverin dostlar, nasıl gülsün yüzümüz?..
***
Ülke siyasetinde yaşananlar hepimizin malumu..
Gülmez elbet yüzümüz..
Daha yazacak çok konu var; zeytinlikler, çocuk işçiler, katledilen kadınlar, emekliye reva görülen 3 kuruşluk zam, zam demişken akaryakıt ve doğalgaz başta olmak üzere birçok kaleme peş peşe yapılan zamlar..
Listeyi uzatmak mümkün ama gazetede bana ayrılan sütunun sınırlarını çoktan aştım..
Noktayı koyayım artık;
Ne zaman gülecek yüzümüz?
Hiç mi gülmeyecek yüzümüz?