Kısa bir molanın ardından yeniden merhaba..
Dinlendim, gezdim, enerjimi topladım ve işte yine sizlerleyim..
Bu yazıda elbette gezdiğim, gördüğüm yerleri, kültürleri ve Mersin karşılaştırmasını yapacağım..
Efendim, yaz aylarının kavurucu güneşinin biraz etkisini yitirdiği eylül-ekim ayları, kültür turları için en ideal zaman.
Canım ülkemde, özellikle eylül ayı ile birlikte GAP turları tavan yapıyor. Genellikle bir gece konaklamalı bu turlarda Güneydoğu Anadolu’nun en çok merak edilen kentlerinde hem tarihi yerleri hem de çarşı-pazarı gezip yeni yerler, yeni insanlar tanımanın keyfini çıkarıyorsunuz.
Mardin, Diyarbakır, Batman ve Şanlıurfa’nın dünya mirası tarihinin içinde kayboluyor, kendine özgü lezzetleriyle zirveye çıkıyorsunuz.
Daha önce de gitmiştim bu topraklara ama turla gezmek başka bir keyif verdi.
Özellikle turlar üzerinde duruyorum; çünkü GAP turlarına Türkiye’nin dört bir köşesinden müthiş bir ilgi var.
Bu bölgeye giden tur şirketleri eylül-ekim ayında adeta bayram yapıyor.
Turlara katılan insanlar bu kentlerin sokaklarında birbirlerine karışıyor.
İnsanlar bu bölgeye akıyor adeta.
Öyle çok, öyle kalabalık.
Bu arada Türkiye dedim ama yerli turist kadar da yabancı turisti ağırlıyor bu kentler.
Kentler hazır, esnaf hazır bunca yerli-yabancı turisti ağırlamaya.
Baharatçılar, kahve dükkanları, tatlıcılar, şekerlemeciler, yöreye özgü giyim ve küçük ev eşyaları satan 3-4 metrekarelik dükkanlar dolup dolup boşalıyor.
Esnaf sizi sokak ortasında şekerlemeler ve yöreye özgü Mırra kahvesiyle karşılıyor.
İki adımda bir şekerleme yeme ve Mırra içmenin keyfine varıyorsunuz.
Sokak lezzetlerinin yanında ciğer ve kebap lokantalarında da yer bulmak için sıra bekliyorsunuz.
Tur şirketleri, oradaki esnafla çok güzel bir bağ kurmuş.
Her tur şirketi, bölgedeki bir çok esnafla anlaşmış, turistleri dükkan dükkan, mağaza mağaza gezdiriyor.
Esnaf hazırlıklı, çok güzel bir sunumla sattığı ürününü harika yöntemlerle pazarlıyor.
Bu dükkanlara girenlerin büyük bölümü eli boş çıkmıyor.
İnsanlar paket paket kahve, yöreye özgü isot, yemeklik ve kahvaltılık evet kahvaltıda ekmeğe sürülüp yenen salça, kuruyemiş, şekerleme alıp çıkıyor bu dükkanlardan.
Veee tabi ki sıra geceleri.. Bir yılın stresini atıp çıkıyorsunuz bu gecelerde.. Üstelik ayrı bir ücret ödemeniz gerektiği halde..
Esnafın da yüzü gülüyor tur şirketinin de..
Elbette turlara katılan yerli-yabancı turistin de..
Eski Mardin’in sokaklarında, Göbeklitepe’de, Balıklı Göl’de, manastırlarda, kiliselerde, camilerde tarihe yolculuk ise alıp götürüyor sizi derinliklere..
Mezopotamya Ovasını izlemek büyülüyor..
Çok değil, daha 10-15 yıl öncesine kadar GAP bölgesine gitmek, hele hele turistik turlara katılmak hayal bile edilemezdi.
Ama bugün, bırakın Türkiye’yi dünyanın dört bir yanından insanlar akın akın bu bölgeye geliyor, geziyor, yiyor, içiyor; hatırı sayılır bir birikimi bırakıp gidiyor.
Bu destinasyon bölge insanını ihya ediyor.
BAŞARMIŞLAR; kutluyorum ve ayakta alkışlıyorum.
Gelelim güzelim Mersin’imize..
Tarih, doğa, deniz, yayla ne istersen ne ararsan var.
Peki turist var mı?
Yok!
Esnafın yüzünü güldürecek, Mersin’i refaha kavuşturacak turlar var mı?
Yok!
Bu zengin potansiyeli değerlendirecek, Adana’yı da içine alan bir destinasyonda iki-üç günlük geziler düzenleyip, bölgemizi dünyaya tanıtacak tur şirketleri var mı?
Yok?
Bu tür organizasyonlara ön ayak olacak sivil toplum kuruluşları, dernekler, platformlar var mı?
Yok!
Valilik, kültür ve turizm müdürlükleri, belediyeler bu yönde bir hamle yapıyor mu?
Hayır!
Bu zengin potansiyel gözümüzün önünde heba ediliyor!
Görülmesi gereken ve geçmişi binlerce yıl önceye dayanan onlarca tarihi yere, inanç kültürüne zirve yaptıracak Tarsus, Silifke, Anamur ilçelerimizdeki inanç merkezlerine, dünyaca ünlü Kızkalesi’ne, tarihi İpek Yolu’na, denize, güneşe, yaylalara, tantuniye, kerebiçe ve daha nice değere sahip Mersin, turist fakiri bir kent!
İnanmak gerçekten çok güç!..
Bunca değeri bağrında barındıran Mersin neden BAŞARAMIYOR?
Bilen beri gelsin!..